9 Temmuz 2007 Pazartesi

eminönü


Ben, bir düğme ya da paket kağıdı ihtiyacını bahane edip soluğu Eminönü’nde alanlardanım. Dönerken elim kolum, hiç de lazım olmayan nesnelerle dolu paketlerle dönerim eve; boncuk, hasır sepet, yiyemeyeceğim kadar ezine peyniri, dut kurusu, ve lüzumundan fazla kahve.
İtiş kakış, bağırış çağırış, satıcı ile gözgöze, dişdişe bir alışveriş. Pek yakında, bugün değilse yarın yokolacak bir tüketim biçimi.
Diyorlar ki Eminönü yavaş yavaş toptancılardan boşaltılacak, yerlerine oteller yapılacak.
Bugün gazetede tekstil toptancılarının, İstanbul’un yaşam alanından epeyce uzakta inşa edilmiş Giyimkent’e taşınmaları ile ilgili bir haber vardı. İki de fotoğraf; Biri Mahmutpaşa’dan diğeri Giyimkent’ten. Biri kendiliğinden oluşmuş, diğeri yapılmış. Biri hıncahınç dolu diğeri insansız bir dekor. Bu resim zamanla değişecek elbet, önüne geçmenin imkanı ve manası yok. Başlayan durmaz.
Perakendeciler daha ne kadar kalır oralarda bilmiyorum ama yılbaşı süslerimi ya da toz bezlerimi bir marketten almak zorunda kaldığım gün acayip hüzün yapacağım, biliyorum.
Ama yine de ben galiba onca ihtişamlı yapının önünde parketmiş çirkin toptancı kamyonetlerini görmediğime çok sevineceğim.
Tanpınar, nostaljisi bol, eski istanbul yazarı, hayranı Tanpınar bile 1946’da şöyle yazmış;
İstanbul’a yeni hayat, yeni bayram, yeni eğlence şekli, yeni zaman lazım. İstanbul artık bundan böyle ekmeğini çalışarak kazanan bir şehirdir. Herşeyi ona göre düzenlenmelidir

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...