10 Mart 2008 Pazartesi

kütüphane


Modern kılıklı kütüphanelere alışamıyorum. Benim için kütüphane yaşlı bir mekandır. O yüzden Taksim’deki Atatürk kitaplığı, Sultanahmet’teki Başbakanlık arşivi pek sevimsiz görünmüştür gözüme. Sanki kütüphane yüksek tavanlı, ahşap raflı, biraz toz kokulu birşey olmalı gibi geliyor bana. Nitekim geçenlerde gazetede dünyanın en güzel kütüphanelerinin fotoğraflarını yayınlamışlar, hemen hemen hepsi benim hayalimdeki gibiler. İlgilenenler için:

http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=10025&p=1&rid=2

Bugün gittiğim kütüphanenin ise dışı eski içi yeni idi; İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün üç katlı kütüphanesi. Bina Tepebaşı’nda, Londra otelinin iki üç bina yanı, mimarı otelinki ile aynı; Guglielmo Semprini, hani şu Alman lisesi, Alman hastanesi, Saint Antoine’ın müteahhitliğini de yapan italyan mimar. Binanın giriş katı sergi salonu olarak kullanılıyor. İlk kat cumhuriyet dönemi, ikinci kat osmanlı, üçüncü kat bizans, yukarıya doğru bir zaman yolculuğu. Fazla modern görünümlü geldi bana, fazla aydınlık. İkinci katta aklımı biraz şımarttıktan sonra ruhumu beslemeye giriş katına indim: Saltanatın Dervişleri / Dervişlerin Saltanatı sergisine. Ney iyi geldi.

6 Mart 2008 Perşembe

düş göremeyen düşkün adamlar


Savaşa girdik çıktık memleketçe iki cemre arasında, ilk kardeleni beklemeden yan komşuyu ziyarete gitti ordu, dilimin söylemeye varmadığı sayılarda çocuklar öldü. Tüm tembel öğrencilerin yapacağı gibi gerekenler listesinde en kolay ve en sondaki en önce yapıldı. Dizilerden yorulmuş, reality şov çekmeye üşenen televizyonlara gün doğdu. Jenerikte silah, bomba, kar, helikopter, kan gösterirken kimse düşünmedi orada harcananın benim ödediğim vergi olduğunu ya da ölenin komşunun dayıoğlu olduğunu, o ya da bu taraftan. Sebebin ne olduğu, başka çözümlerin olup olmadığını düşünmedi kimse. Erken döndü ordu, az öldürdü diye birbirine girdi düşün adamları, düş göremeyen, düşkün adamlar. Askerler siyasetçilerin siyasetçiler askerlerin sözünü söylerken bugün toprağa cemre düştü. Bana da şehirde bir yüz güldü, “kırık dökük olsam da buradayım, dur hele yapılacak şeyler var daha” diye

küçük hikayeler


Kürk tabii ki sevmem ve tabii ki kırtasiyeye bayılırım. Peki niye Panter kürk’ün kırtasiyeye dönüşmesi beni hüzünlendirdi?

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...