9 Ağustos 2009 Pazar

Rüstem Paşa



Kolay iş değil, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihribah sultan’ı alıyor, saraya damat oluyor, damatlıktan önce Diyarbakır valiliği yapıyor – ki bugün bile marifettir o şehre valilik etmek- üstüne bir de sadrazam oluyor. Eh bunlar kolay değil, elbet bir koruyucusu var, hafife alınır gibi de değil; Hürrem Sultan. İkisinin biraraya gelip yaptıkları burada söylenir gibi değil, istanbulda rüşvetin meşrulaşması o döneme denk geliyor, o kadarını diyelim. Para kazanılıyor, hanıma, konağa köşke bakılıyor, eşe dosta sofra kuruluyor, dünyalık zaten yapılmış, bu yabancı değil, bizim sadrazamların hepsinin, eşinin dostunun dünyalığı tamamlandı, bize yabancı olan bu paşanın paraya kıyıp, padişahların mimarına cami yaptırması, cami dediğimiz bir kubbe iki minare değil tabii, medresesi, hamamı, dükkanı, dört başı mamur bir “kompleks” (bu lafın türkçesini bulan beri gelsin, lütfen).
1550 tarihli yapı, dışarıdan kare görünse de, içerideki avlu sekizgen. Sinan şakacılığı diyesim var ama utanıyorum, sinan çalışanların heybetten kurtulup, adamın sarayla zarifçe dalga geçmesine varmalarını bekliyorum.

Medrese cumhuriyete kadar çok talebe beslemiş, çok yangın görmüş, depremzede, yangınzede ağarlamış, ben içini son gördüğümde (2005) o sekizgen avlunun etrafındaki odalarda bir sürü genç evlat yaşıyordu, bozuk türkçe konuşan, parasız ve çalışkan görünen. Yapı heyecan vericiydi, içinde yaşayanlar önemsiyorlardı içinde bulundukları mekanı.
3 senedir rüstem paşa medresesi İstanbul İlim ve Kültür Vakfına tahsis edilmiş vaziyette. İçeride ne olduğunu bilemiyorum, bugün istanbul’a gelen bir turist, kare yapının içindeki o sekizgen avluyu göremiyor – ki görmek lazım, huzur bulmak lazım- kapıda zil var, önünde otopark, otoparkın başında ağır abiler var, zili çalmaya yürek ister. Tüm bunlar zamanla geçer, sinan kalır, Rüstem Paşa’nın karapara aklamak için bile olsa böyle bir güzellik yapması kalır diyeceğim ama olmuyor. O yapıya raptiyelenmiş, o prefabrik güvenlik kapısının oraya kondurulmasının imzasını atanı rahat bırakır mı Sinan gece rüyalarında? Diyeceğim ama Sinan da şaşırmıştır herhalde gece kimin rüyasına gireceğini.

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...