
İlk tanıdığım yıllarda pek heves ettiğim halleri olmuştu ama Nuran’a bu devirde, bu yaşta özenecek değilim. Lakin hala özenmekten kendimi alıkoyamadığım bir yaptığı vardır ki her rastgeldiğim de “ah keşke” derim; “bir vapur kamarasında –allahım ne ayıp- alçak sesle Mahur Beste’yi,- hem ilk teklifte, rica bile etmeden!- okumuş”
Gittin emma ki kodun beni hasretle
Özendiğim vapurlarda ona buna şarkı türkü okumak değil elbet, böyle bir besteyi hem de alçak sesle okuyabilmek. Ya da yalnızken
kaçsam bırakıp senden uzak yollara gitsem
diye mırıldanabilmek, o bile olmuyor.
Aşkın binbir tarifi var, ben en çok Nuran’lı olanı severim.
“Mümtaz için kadın güzelliğinin iki büyük şartı vardı. Biri İstanbullu olmak, öbürü de bağazda yetişmek. Üçüncü ve belki en büyük şartının tıpkı tıpkısına Nuran’a benzemek...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder