30 Nisan 2007 Pazartesi

karaköy


Bu şehrin bana en iyi gelen yerlerinden biri Karaköy, hatta galiba en iyisi. Bir kere, evlere sığamadığım zor bir akşamda, kuzenle kendimizi sokağa atıp, Karaköy’e yürümüş, sahilde bir bankta bir süre Topkapı Sarayı’na bakmıştık. İyi gelmişti. Herşey var Karaköy’de; deniz, iskele, nalbur, mabel gofreti, tarım ilacı, börek-çay, genelev, telekom, bira-midye tava, rakı-balık, tost-ayran, güllüoğlu baklava, yani herşey. Ben en çok iskele karşısında akşam rakısı içmeyi seviyorum, tam da bu mevsimde, hava kararmadan, vapura yetişmeye çalışanları, adalet kulesi’ni ve Süleymeniye’yi seyrederek ve arada sırada trafiğe kapalı bu alana giren arabalara söylenerek. Daha geç saatlerde iskele karşısındaki lokantalar karakter değiştiriyor; eli biraz para görmüş –çok değil ama- türk erkekleri ile alımlı rus kızlarımızın buluşma yerine dönüşüyorlar. Kimi zaman eğlenceli olsa da bir süre sonra, dil bilmeyen erkeklerin, bildikleri iki üç kelimeyi bağırırlarsa karşılarındakinin daha iyi anlayacağını sanarak haykırmaları sıkıcı olabiliyor. Velhasıl, sekiz olmadan mekanı terketmekte fayda görüyorum.
Bugün gündüz gittim Karaköy’e, eskiden Murat börek’in olduğu köşede bulunan Sebo Börek’de suböreği yedim, bir ara aslı börek olmuştu, tutturamadı. Uzun yıllar sabah poğaçamı aldığım Murat börek yoğun bir mekandı, giren çıkan hiç bitmezdi. Sebo börek sakin, yeni mobilyaları ile kendine bir café havası vermeye çalışsa da su böreği imajı zedeliyor, iyi de oluyor.
Eve dönerken Voyvoda Caddesi’nden bir diğer adıyla bankalar caddesinden yukarı doğru çıkarken bir kez daha şaşkınlıkla ve yine hayranlıkla binaları seyrettim, bakmadım, seyrettim, dura dura. Bu caddedeki binalar için tafsilatlı bilgiye http://www.obmuze.com/voyvoda.asp adresinden ulaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...