29 Eylül 2007 Cumartesi

BENİM GİDECEK YERİM YOK VE ÜMİTSİZ DEĞİLİM


İdeal bir istanbul’lu, lüzumu halinde İstanbul’dan kaçıp sığınacağı gerçek bir bir memleketi olan kişidir. İstanbul’da doğmuş olup da gideceği başka yeri olamamak insanoğlunun sinirlerine son derece dokunduğundan ve adına “ümitsizlik” denen bir hastalık ortaya çıkardığından böyleleri huysuz ve sevimsiz olmaktadır.”
Zeynep Avcı’nın 1995’de İstanbul dergisindeki “bir marslının istanbul günlüğü”nden alıntıdır. İdeal Bir İstanbul’lunun tarifinin ilk maddesi. Mevzu şu: Bir marslı tesadüfen kendini İstanbulda bulur, şans o ki kendine rehber olarak da aynen kendisi gibi “yabancı” olan bir Karslı’yı seçer. Metin bu bağlamda oldukça ironiktir. Ağır bir İstanbul’lu, ya da ağır bir İstanbul yazarı Zeynep Avcı kentle ilgili canını yakan meseleleri nerdeyse gerçek sanılacak bir mizahla anlatıyor.
Hep anlatılan hikaye; “nerelisin” sorusuna “istanbulluyum” cevabı verenlere acıyarak bakan ve muhabbetin devamını getiremeyen taksi şoförleri. Yukarıdaki cümleyi okuyunca niye hep bana acıyarak, iflah olmazmışım gibi baktıklarını anladım. Ben dönüp dolaşıp gelinmesi gereken yerdeyim zaten. Benim gidecek yerim yok. Ama “huysuz ve sevimsiz” olmamın bununla asla ilgisi yoktur. Böyle düşünmek İstanbul’a haksızlık olur.

3 Eylül 2007 Pazartesi

Nusaybin


Nusaybin. E 90 üzerinde bir sınır şehri. E 90 en az Ankara - İstanbul otoyolu kadar bakımlı düz. Ovanın ortasında bir taraf Türkiye bir taraf Suriye bir yol. Tarihi açıdan mühim; zamanında okulu medresesi, kilisesi, rektörlüğü ile bayağı bir entellektüel merkez olduğu meydanda. Güncel olarak mühim; Suriye ile sınırda yani; terör, sınır karakolu, kaçakcılık, etnik sorunlar, çok asker. Yapılacak çok kazı, restore edilecek çok tarihi mekan var ama güvenlik sebebiyle yapılamıyor. Sınırdan elinde Pazar torbası ile teyzeler geçiyor. Kahvede çay istedin mi “ kaçak mı türk mü” diye soruyorlar. Mor yakub kilisesi ve okulu, bizans kalıntıları, hepsi şahane ama nusaybinde beni şaşırtan yol boyunca gördüğüm sınır karakolları oldu, bir de şehrin ortasında inşaatı bitmekte olan Mitanni Kültür merkezi. Mitanni kültürü, Mezopotamya ve Eski Suriye kültürlerini de içine alan kürtlerin sahip olduğu, sahiplendiği bir kültür. Yapının mimarisine bakıldığında şehirle orantısında ciddi bir bozukluk var. Değil mi ki bu şehir %75 ile bir milletvekili çıkarmış ve bu milletvekili resmi törenlere çağrılmıyor yani bu ülkenin bir şehrinin nüfusunun % 75’i yok sayılıyor, belediyenin mimaride gösterdiği bu taşkınlık bana gayet anlaşılır geliyor.
Ben Nusaybin’e arkadaşımı görmeye gittim. Çoluk çocuk, gezdik tozduk, bol kebab, bol rakı, memleket meselelerine derin dalışlar, uzakta dağlar, dağlarda halledilememiş mevzular, döndük İstanbul’a

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...