6 Mayıs 2007 Pazar

ayasofya



Dün baktım da şehir turist dolmuş, at meydanında, Topkapı sarayı, Sultanahmet Camii, Ayasofya üçgeninde koşturup duruyorlar. Arada meydanda ki kahvelerde soluklanıp, sultanahmet köfteci(ler)’inde karınlarını doyuruyorlar. Bu iki köfteci arasındaki öz köfteci kavgasına yabancıların ellerinden düşürmedikleri Michelin ve Routard rehberleri son noktayı koymuş; içinde odun fırını olan ve kredi kartı kabul etmeyen en hakikisiymiş. Ben köftelerinde yarım saat kapıda sıra beklemeye değecek bir fark göremedim. Lakin bahis köfte değil Ayasofya. Ayasofya’yı üstünde, sağında, solunda ya da içinde iskeleye tırmanmış adamlar olmadan gören var mı? Var; Papa. Ben bir tek o geldiği zaman iskelesiz gördüm cami-müze-kilise melezini. Ayasofya’nın tarihte en önemli bakım onarımı abdülmecid döneminde, Şeyhülislam Mekkizade Mustafa Asım Efendi'nin kırkbin kese olan mirası ile, Fossati kardeşler tarafından yapılmış. Bu Fossati kardeşler rus elçilik binasından başlamak üzere istanbul’da pek süslü binalar yapmışlar, nitekim kardeşlerden Gaspare’nin Morcote’deki (isviçre) evini bizzat gittip gördüm, osmanlı tadı yakalamış, pek süslü bir bina. Fossatiler’den beri inşaat durmak bilmiyor Ayasofya’da. Böylesine şık, böylesine sembol bir bir binanın hep el altında tutulması elbet önemli ama ben artık bir bit yeniği aramaya başladım her daim iskele kurulmasında.
Ayasofya’yı sevmek için binbir neden var, ben en çok “güzel kapı”sı için seviyorum. Ön yüzünde bulunan, bugün müze çıkış kapısı olarak kullanılan büyük kapı. Böyle güzel isim mi olur yahu? Güzel kapı.

Hiç yorum yok:

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...