16 Mayıs 2007 Çarşamba

İstanbul'dan uzakta II


Uzakta olan bir şehrin günlüğü tutulmaz olur mu tutulur elbet. Şehri şehir yapan bir tek sokakları, yapıları değil ki, bu şehrin şarkısı türküsü, yazarı, özlemi de var, bizde de bunlardan bolca var. Nitekim yolda okumak için yanıma aldığım kitap ve yol bittikten sonra durumun tuhaflığının farkına vardım, şehirden çıkarken şehir üstüne bir kitap almışım yanıma: “İstanbul’un bir yüzü”, yazarımız; Refik Halid Karay. Bende ki İnkilab ve Aka Kitabevleri Koll. Şti.’den çıkan üçüncü baskı. Birinci Dünya Savaşı öncesi bir paşa konağında yanaşma olarak büyümüş, savaş sonrası iyi niyetle söylersek “saz alemlerine ud çalmaya giden” bir hanımın dilinden yazılmış bir roman. İmparatorluğun son dönem konak debdebesini, sonrasında savaş zenginlerini, İstanbul görgüsü ile İstanbul görgüsüzlüğünü konakların harem tarafından anlatıyor Refik halid Karay. Büyükada, şarkı türkü, Emirgan, Nişantaşı, yeni moda apartman daireleri, “konfor modern” halayıklar, şantözler, ihtiras, Göksu’da kayıklar, Çamlıca’da kupa arabalar, ne ararsan var romanda. Bir şehirde uzun süre yaşamış, orayı sahiplenmiş herkeste bu his oluyor sanırım; şimdinin bozuk, geçmişin doğru ve güzel olduğu. Eh tabii kim istemez Göksu’da kayıkla gezip, genç zabitlere göz süzmeyi? Ama ikisinden birini seçmek durumunda kalsam, metro ile on dakika da annemlere gidebiliyor olmayı tercih ederdim doğrusu. Ayrıca zabitlerden de hiç haz etmiyorum, hele de şu günlerde.

Hiç yorum yok:

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...