16 Haziran 2007 Cumartesi

BEYRUT 9.06.2007



Beyrut’ta sürekli bir inşaat sesi var. ABC alışveriş merkezi’nin gayet sessiz bir köşesinde Sourlemonada Cafe’de limonatamı bekliyorum, arka fonda nerden geldiği belli olmayan sinir bozucu bir inşaat sesi. İkinci gözlemim “taksi iyi bir şeydir”. Turistim, gezeyim göreyim, yürüyeyim kahramanlığı manasız. Sadece taksiye binilmesi gerektiğini anlamak için, bir seferlik iyi bir tecrübe olabilir. Solidaire denilen şehir merkezine gideyim, saray, cami göreyim diye Hamra’dan yola çıktım, bir takım çevreyolumsulardan şehre girmeye çalışırken asker abi yolumu kesti ve saraya uzaktan bakmamı sağlık verdi ve ben kendimi Gemmayziye’de buldum. Saint Nicolas merdivenleri’ni çıktım, Sursock Müzesi’ne girdim. George Douod Corm sergisini gezdim. Butros Bustani’nin portresi ve en çok Marie Hneiné’nin portrelerini çok beğendim.
Pek modern ve şık binaların arasından ana caddeye çıkıp ve yine çevreyolumsulardan geçip ABC alışveriş merkezine girdim. Sıcak yordu.
Alışveriş merkezinden çıkmak üzereyken, biR gece önce tanıştığım İsviçre konsolosu Mauro ile karşılaştım. Lübnan’lı sevgilisini bekliyordu. Konsolos dediysem, öyle kelli felli bir adam değil, benim yaşlarımda komik bir italyan. Onunla bir kahve içtikten sonra kendimi Abdelvahap el ingilizi Sokağına bıraktım. Sokağın başındaki Bibliotheque Orientale’de yaklaşık bir saat geçirdikten sonra geleneksel tipte evlerin olduğu sokakta fotoğraf çeke çeke gezindim, sonra Monot sokağı ve sonra otel. Monot sokağı bir nevi barlar restoranlar sokağı ama şehirdeki tedirginlik hareketi azaltmış, hala açık olan dükkanlar ise neredeyse boş.
Şehrin büyük bir kısmı şantiye görüntüsünde, iç savaştan sonra Hariri büyük yatırımlarla oldukça modern binalar yaptırmış, inşaatları hala sürmekte olan çok yüksek plaza şantiyesi dolu etraf. Geçen yaz ki savaş birçoğunu yarıda bıraktırmış.
Yine de kafamı her kaldırdığımda bir vinçle karşılaşmak mümkün.

İki haftadır kuzey ve güneyde süren çatışmalar ve üç gün önce Beyrut’ta patlayan bomba yüzünden geceleri şehir sessiz, restoranlar boş. Ama şöyle bir etrafa bakmak bu şehrin çılgın bir gece hayatı olduğunu anlamaya yetiyor. Kadınların şıklığı bana kalırsa sinir bozucu düzeyde. Gündüz vakti, gece gezmesine çıkmış zannedilebilecek kılıklarda kadınlar geziyor sokakta. Binalar delik deşik, her köşe başında bir asker grubu, şehrin orta yerinde, bir senedir hükümetin ve askerin müdahale edemediği Hizbullah ve General Aoun yanlıların kurduğu büyük bir çadır kent, her sokağa girmek mümkün değil, asker yolunu değiştirtiyor ama gel gör ki topuk tıkırtısı, Bulgarie takıların şıkırtısı, mercedes taksiler ve kadınların kullandığı cipler hakim Beyrut’a.

Gece Beyrutluların Solidaire dedikleri şehir merkezine yemeğe gittik, kerim beyrut diye bir lokanta. Arak içip kebab yedim tabii ki ve tabii ki humus. Sonra çadır kent’in içinden geçerek Gemmaziye’ye gittik. Gouraud sokağı herşeye inat kalabalıktı, Rue de la lappe’ın beyrut versiyonu. Versiyonu filan değil bayağı kendisi. Tek fark, adım başı asker olması, ama onlar da eğleniyor gibi gözüküyordu.

Hiç yorum yok:

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...