10 Temmuz 2008 Perşembe


Sardunyalara bakıyor olmalı, tam karşısına denk düşüyor Çiçek Pazarı’nın sardunyaları. Ben o gün üç saksı sardunya almıştım tam da oradan. Hepsi kırmızı olsun diye uğraşmıştım, olmamıştı, sonra gidip kuzenin penceresine koymuştum, o evde yokken. 
Bu büyük, çarşı çevresindeki camilerin çeşmelerinde hiç eksik olmaz abdest alanlar. Hayal etmeye çalışıyorum, nasıl araya giriyor bu ibadet? Torbalarda domates peynir var gibi görünmediğine göre, belli ki Eminönü’nde, biraz arka sokaklara geçilmiş, belki de bursa pazarından perdelik kumaş alınmış, hanım metre hesabı yapmakta, ya da çarşıda altın bozdurulmuş, aşağı inerken çocuğa öteberi alınmış, belki de görümce nişanlanacak, Mahmutpaşa’dan bohça alışveri yapılmış, bey pek sıkılmış terlik, sabahlık seçmekten, bir havalanası gelmiş. “Dur hele bir hanım, pek bir yorulduk, ben ikindiyi şurada kılayım” mı dedi? Mahallede olsalardı, gider miydi camiye, yoksa Yeni Cami’nin ihtişamı, serinliğimi yoldan çevirdi adamı? Hiç emin olamıyorum amaç ibadet mi, yoksa otobüse binmeden bir ayak serinletmek mi? Ha bir de şunu merak ediyorum, neden ben, belli ki mahremiyete önem veren bir ailenin erkeğinin, şehrin en kalabalık, her çeşit insanın geçtiği bir noktada, ayaklarını yıkadığını, sümkürdüğünü görüyorum?

“Şart mıydı yani şurda durmak, mahallede kılardın namazı, ne fazlası var şu yeni caminin bizim mahalledikinden. Islatıcan yine çorapları, amaaann neyse, ne halin varsa gör. Hazır şuraya gelmişiz gel iki sardunya alalım kapıya, beyazları sevmem, pembelerden, kırmızı da olur. Önümüz bahar, yarın öbür gün masayı da çıkarırız kapıya. Akşam mis kokar çiçekler. Mangal yakma ama, geceleri leş gibi rakı kokuyorsun. Yakışıyor mu sana, ibadetinde adamsın. Taksi tutsak bari, çanta ağır, taşınır gibi değil. Hah otobüste kaçtı zaten, Yaaasin, bak kime diyorum, hadi ama”

Hiç yorum yok:

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...