12 Aralık 2009 Cumartesi

"bayramımız var"dı


Çok olmadı bir buçuk ay önce evimden iki sokak aşağıdan, bir pazar sabahı davul zurna sesi gelmeye başladı, henüz kilisenin pazar çanları çalmamıştı, o kadar erken. Bünye bu durumlarda kendine hakim olamıyor tabii, koşarak aşağıya indim. Küçük bir çıkmaz sokakta –paranoyaklık dizboyu, adını yazamam- ekip kurulmuş, davul, zurna ve halay çeken kadınlar, ve elbet her camda bir başka kadın başı, kimi sevinçli, kimi umutsuz ama hiç biri umursamaz değil. Mahellenin o kısmı düğün dernek için sıklıkla kullanılan bir mekandır, o yüzden başta gece kurulacak bir düğünün kınasıdır, gelin çıkarmasıdır diye düşündüm. Sonra baktım ne gelin var ne damat ve en önemlisi davul zurnacıdan başka erkek bile yok, sadece kadınlar, omuz omuza vermişler halay çekiyorlar, sanki biraz görev gibi. Sordum çocuklara “ne iş?” bayramımız var” dediler. Uzatmadım, yürüdüm gittim, boğazkesen yokuşunu inerken “yahu pazar pazar ne bayramı, katolik mi bunlar” diye kendi kendime söylenirken, aydım, bir gün evvel haburdan çocuklar girmişti içeri, halay çeken kadınların çocukları, yeğenleri, yavukluları. Yok dedim, olmaz öyle, onun için sokak ortasında halay çekmez kadınlar. Mahalleden her gün beni “başım gözüm üstüne” diyerek selamlayan komşuma sordum ertesi gün; “bu mudur” diye, “budur” dedi. O sabah bırak memleketi, bu şehirde kaç kadın halay çekiyordur diye düşünmeden edemedim. Yahu dedim bir kadın uluorta, gündüz gözüyle halay çekiyorsa gerçekten ama gerçekten sevinmiş demektir, kendi evinin önünde kameramanlar, fotoğrafçılar olmadan çekiyorsa hele o halayı siyaset umurunda değildir, bir şeyler yarasına merhem olmuştur, acısı dinmiştir de ayaklanmış, benzerleri ile omuz omuza gelmiştir.
Dün gece haberleri öğrendikten sonra ilk aklıma gelen o kadınlardı, o sabah halay çeken kadınlar yarın sabah ne yapacaklardı?

1 yorum:

Adsız dedi ki...

köyünden, şehrinden zorla kopartılmış yada iş güç ve yeni bir hayat umuduyla istanbul'a gelmiş insanlarımızın barışa ve hayata verdikleri selamı görüyoruz. halayların bedenden çıkıp ruhlarımıza intikal eden çehresi sokakların monoton bırakılmışlığına da darbe vuruyor. bir umudun yaşadığımız sokağa inmesi ne güzel. kardeşliğimizin tartışma konusu yapılmadığı günlerin kavim asabiyetiyle dolup taşan bu günlere nasıl evrildiğini iyi bilmek gerekiyor. dahil olduğumuz medeniyete sırt dönenlerin tepeden inme modernizasyon eylemleriyle bizleri getirdikleri yere bakın. yakın tarihleriyle yüzleşmeyenler uzak tarihlerine zulümden başka ne verebilirler. tek parti, tek adam ve tek ideolojiyi kutsayan bir anlayış kendisi dışındaki herkesi hain ve düşman görmekte. bunu yıkacak ellere, dillere, gönüllere sahip olan herkese merhaba...

murat tuzcu

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...