18 Kasım 2007 Pazar

şahika


Çocukluğumun bazı günlerini Kuzguncuk’ta cumbalı, hamamlı, çatılı bir evde geçirdim, perihan abla, ekmek teknesi dizileri çekilmeden çok önceydi. Evde hazırlanan yemeğin pişmesi için fırına gönderildiği, kapıyı açmak için pencereden sepetle anahtar indirildiği günlerdi. Mermer girişinde, depo olarak kullanılan pek de küçük olmayan bir hamamı vardı. Oldukça dik merdivenlerden yukarı çıkılıp eve girildiğinde sobadan insanın yüzüne sıcaklık çarpardı. Ortadaki masada –çocukların geleceğinden haberli olunduğundan mıdır nedir- hep bir kurabiye, galete tabağı olurdu, sobanın üstünde –eğer mevsim kışsa- portakal ya da mandalina kabukları. Mutfağa açılan yan odada, o zamanlar bana dibi ulaşılmaz derinlikte görünen bir gömme tel dolap vardı, içinden serinlik gelirdi. Mutfak camında bir gürültü olurdu kimi zaman; bir türlü israf edilemeyen, cam dışına konulan ekmek kırıntılarına üşüşen kuşların patırtısı hazırlanmakta olan yemeğin hengamesini bastırırdı.
Kocaman, yukarı doğru açılan pencereleri dar sokağa bakan oda gündüzleri serin olurdu, kapısı hep kapalı, akşam olup uyku saati geldiğinde iki kanatlı kapı açılır sobanın sıcağı odaya verilirdi. Uyumadan önce çatıya çıkılır, o zamanlar bugün olduğundan çok daha değerli olan köprünün ışıklarına bakılır, yıldızlara bakmış gibi mutlu uyunurdu. Kocaman pencereli odanın kocaman aynalı dolabının kapısı açıldığında kesif bir parfüm kokusu yayılırdı odaya, yıllarca biriktirilmiş, dibinde parfüm kalıntıları kalmış onlarca minik parfüm şişesinden. Aynanın önündeki çoğu yeşil taşlı küpeler o kokuyla daha bir çekici gelirdi bir kız çocuğuna.
Kimi yaz geceleri sinamaya gidilirdi kuzguncuk’ta. Cumbalı hamamlı evden yürüyerek on dakikalık mesafede bir açık hava sineması, çevre evlerin camlardan filim seyrettiği sinemalardan. Ben bir tanesinde çok ağlamıştım, eve dönerken, yolda bile ağladığımı hatırlıyorum.

Duvarda bir çerçeve içinde üniformalı bir asker, tüm vakarına, sessizliğine rağmen, evin hanımı her daim ona söylendiği için evin sorunlarından uzak kalamazdı. Hanım söylenirdi ama her bayram ve de bizim bilmediğimiz zamanlarda kuzguncuğun tepesinde yatan askeri ziyarete giderdi.
Artık beraber olacaklar.
Ben her unkurabiyesi yediğimde onu düşüneceğim.

Hiç yorum yok:

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...