5 Şubat 2008 Salı

Vezirhan





İnsanlığın horgörüsü karşısında bu şehrin hoşgörüsü beni her seferinde şaşkınlığa uğratıyor. Her yeni nesil bir öncekini suçlarken şehri iyi kullanmamakla, şehir sanki “dur sen, ben bununla da idare ederim, kendimi korurum” der gibi. Büyük dönüşümlerle başedemese de detayları kendine göre dönüştürmekte üstüne yok İstanbul’un. Geçen sene işim düştü de girdim Vezirhan’a –bayılıyorum böyle yerlere hala işim düşmesine- öfkelendim tabii güzelim hanın neredeyse otoparka dönüşmüş olmasına. Çemberlitaş’ta, Köprülü Külliyesi’nin bir parçası olan han bugün taa belçikalardan gelen taşların satıldığı, vitrinsiz, dışarısı köhne, içerileri, zevksiz ama lüks kuyumcuların bulunduğu, her han gibi, çay ocaklı, berberli, şehir ortası, yamama bir yapı. Bildiğimiz kervansaray, birinci dünya savaşında, çemberlitaş’ın altında olduğu söylenen isa hazinelerini bulmak için rahiplerin oda kiraladığı, şimdilerde atlar yerine avluda kuyumcuların son moda arabalarının park ettiği bir kervansaray. Öfkeleniyor insan tabii ilk gördüğünde. Sonra bir baktım, şehir nasıl içine almış Vezirhan’ı, görmek isteyen için sunacak heyecanlı köşelerini gizlemiş. Berber dükkanının hemen yanında, havlu kurutma askısının güncel önemi yanında önemini tamamen yitirmiş tüm ihtişamı ile duran bizans başlığı berber bilmese bile vezirhan’ın varlığını sürdürmesi için tek başına bir sebeb.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

tamam

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...