24 Aralık 2008 Çarşamba

16 aralık 2008



Eskiden avrupa şehirlerinde ne çok özenecek şeyimiz vardı ; peynirler, ayakkabılar, yüzükler, yatak örtüleri, lambalar, kalemler, mumlar, artık hiç birine bakmaz oldum, alası var memlekette ama kitaplar ve cdlere hala ağzım sulanarak bakıyorum. Hala kitapçılar pasta dükkanı gibi görünüyor gözüme. Gariptir, çok katlı, binlerce kitabın bulunduğu uluslararası kitapçılarda özenmiyorum hiç bir kitaba. Ama o dar merdivenli, kitapların çekip çıkartılması eziyetli raflı, koridorlarında yere oturmuş, dünyanın sırrını bulmuş bir ifade ile suratıma bak-mayan- adamlarla karşılaştığım dükkanlarda, yere yatasım geliyor, biri beni gelip kaldırana kadar yatsam, bildiğim kitapların olduğu iki üç rafı –mutlaka yalnış anlaşılmış, yalnış düzenlenmiş- elden geçirsem diyorum. Bir ya da iki kitap alıyorum, çıkıyorum. Bayağı canım acıyor.

Hiç yorum yok:

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...