5 Aralık 2008 Cuma

dolmuş


Dolmuşun bu yüzyılın mühim icadlarından biri olduğunu kimse inkar edemez sanırım, şimdi gün be gün biz farketmeden yokolan bir icat. Niye yokolduğunu anlayamadığım, kimseye zararı olmayan, faydası anlatmakla bitmeyecek bir sistem dolmuş. Ayakta, kalabalıkla yolculuk etmek istemiyorsan, otobüse vereceğinden biraz fazla, taksiye vereceğinden hayli az bir paran varsa dolmuşa binersin. Güzelim amerikanlar dolmuşçuluğu bıraktı, tamam onu anladık, arabalar değerli, müzelere kalktılar, yerlerine sarı minibüsler geldi, içinde para uzatmakta zorlandık, peki niye dolmuş parkurları sürekli olarak yokoluyor? Beşiktaş-Bebek dolmuşuna ben bir gün olsun kuyruk beklemeden binmedim, demek müşterisi vardı, bir gün iki iskele arasına gittim, ne kuyruk ne de dolmuş var. Karaköy-Harbiye hattının kalkmasının hadi bir açıklaması var, memlekette sınıf farkı arttı, Nişantaşlılar vapur kullanmıyor, Karaköy’e işi düşenler –nalbur alışverişi yapanlar, balıkçılar, kerhaneye gidenler, tarım ilacına ihtiyacı olanlar- Harbiye, Nişantaşında oturmuyor. 
Diyeceğim odur ki yakındır dolmuşun nostaljik bir nesneye dönüşmesi, Beyoğlu tramvayı gibi, 56 chevrolet’lerin tur attığı sembolik bir parkur görmemiz. Haa.. ben biner miyim? Binerim. Özledim. 

Hiç yorum yok:

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...