14 Temmuz 2009 Salı

sıcağın şehre ettikleri


Bir süredir şehirden uzaktayım, arada sırada gidip geliyorum, bedenim ve aklımla beraber.
Kızgınım biraz şehre ama öyle uzaktan değil, bayağı bayağı bir yakınıma kızar gibi kızıyorum, sevgiden şüphe olmadığı için de ağzıma geldiği gibi sövüyorum, sonra ağır konuştum diye geceleri oturup fotoğraflarına bakıp dertleniyorum. Sıcak vurmuş şehri, asfaltını, betonunu, insanlarını ve çocuklarını. Televizyonlar sıcakta mecbur olmayanlar sokağa çıkmasın diye anons ederken sokaklar cıvık cıvık insan dolmuş, hepsi gergin, kızgın, sıcağın sorumlusu sanki hep en yakınlarındakiler. Akdeniz ülkelerinde öğleden sonra o siestaya yatma sanki bizim şehirde yalnış anlaşılmış, herkeste bir hareket, bir bağırış, bir çağırış. Tüm çocuklar yaramaz, tüm anneler vahşi, satıcılar saldırgan, erkekler daha tacizkar, kadınlar hepten paranoyak. Karaköy altgeçitin sidik kokusu dışarı taşmış, eminönü iskelesinde yeni işe giren çocuk yolcuların ayaklarına iskele atma yoluyla şehirden intikam almaya çalışıyor, taktığı hande yener gözlüklerinin ne anlama geldiğini kimse söylemeye cesaret edemiyor, 35 derece sıcakta aniden yağmaya başlayan yağmur, önce, günlerdir ısınmakta olan asfalta, sonra üsküdar iskelesinde bekleyen kadının bedenine yapışıyor, kadın çok kızıyor, yağmuru savuşturamıyor, yanında babasına telefon etmekte olan oğluna vuruyor; “çağırma şunu eve, görünce cinnet geçiriyorum”. Oğlan susuyor, biriktiriyor. Mahmutpaşa’nın başında ablanın çantasını almış oğlanın biri, yokuş yukarı koşmuş, esnafın gücü yok peşinden koşamıyor, abla zaten sünnetçilerin köşede nefesi tüketmiş, ama bağrıaçılmadık küfürleri sallıyor yokuş yukarı, umurunda değil gelen geçen. Aşağıda ve yukarıda, şehreminliği ve belediye zamanlarında tezgah altından içki satanlar on gün sonra gelecek tütün yasağına bıyık altından gülüyorlar, zabıtaya selam, yola devam. Mahalleye giriyorum, çilingir yan dükkana geçmiş, daha geniş mekan, gece kulübünün yeni palazlanan sahibi dayanamamış kahvede emlakçıyla tavlaya oturmuş, filistin eşarbı boyundan düşmüş, sandalye arkasına asılmış, karizma sıfır. Entel bakkal ne zamandır benim içtiğim suyu getiriyormuş, “ortalarda görünmediğimden” şikayetçi, müslüman bakkalın şikayeti daha acıklı; en iyi müşterisi yukarı mahalleye taşınıyormuş. En iyi müşteri dediğimiz benim en iyi komşum, “olsun varsın” dedik, bakkal “araba çıkartırım servise” dedi, ben “iki adım öte, olmadı gece kalırım” dedim, ferahladık. Baktım pastanede hiç bir gelişme yok, poğaça mide yakıyor, vitrinin üstü gazete ile örtülü... ohh güvenle eve girdim, tavandan su akıyor, yatakodamla aynı seviyedeki gece kulübü maykıl caksın anma gecesi yaptığını sanıyor, ay inadına topkapı sarayının üzerinden doğuyor, miss... uyudum.





Hiç yorum yok:

Tirendaz Sokak

--> Tirendaz sokak Molla Şemseddin camii ile başlar, Atıf Efendi kütüphanesi ile biter bir sokak. Şehrin en değerli konumun...